Salı, Eylül 04, 2007

Where is my f***kin' civil rights?

Türban konusu ülkemizde politikanın değişmez gündemi olmaya devam ede dursun bu işe en çok kadın terzileri bozuluyor. TV’de ne zaman “türban” lafını duysa “başörtünün adı oldu türban” diyen bir kadın terzisi tanıyorum. Aslına bakarsanız bizim medyadaki yaygın kullanımıyla kastedilen şeyi türban olarak dünyada sadece biz adlandırıyoruz. İnternet üzerinde yapılacak çabuk bir araştırmada bile türbanın ne olduğunu öğrenmek mümkün. Örneğin wikipedia’da türban: tek parça, kafayı dolanan eşarp benzeri uzun şerit olarak tanımlanmış. Ki bu kadın terzilerinin de yaptığı tanımla uyum gösteriyor. İnternet sayesinde türbanın sadece kadınlara özgü bir şey olmadığını da öğreniyorsunuz. Hatta 11 Eylül sonrasında ABD’de yaşayan Sih erkekler kafalarındaki türban sebebiyle müslüman zannedilmişler, şiddete maruz kalmışlar, hatta içlerinden bir tanesi de uğradığı saldırı sonucunda ölmüştü. Sih’lerin “biz müslüman değiliz” isyanı, Spike Lee’nin soygun filmi Inside Man’e de konu olmuştu. Bir bankada görevli olan sih polis tarafından “terörist!” suçlamasına maruz kalınca “Ben Sih’in, müslüman değilim” diye haykırıyordu. Adı geçen filmdeki bir başka şey de türbanını arbedede düşüren Sih görevlinin türbanını ısrarla geri istemesi, “kişilik haklarım var” diye diretmesiydi. Amerika gibi özgür bir ülkede, bir dakika gibi bir süre için bile, türbanı olmadan sorgulanmayı reddeden bir amerikan vatandaşı vardı. Bize de bir şeyler hatırlatıyor değil mi?

"Where is my f***kin' civil rights?”(*)



Seattle Times gazetesinde Eli Sanders imzasıyla yayınlanmış “Türbanı anlamak, onu terörle ilişkilendirmeyin” başlığıyla yayınlamış bir yazıda Arizona’da kafasında türban olan bir taksi şoförüne “kasap terörist” şeklinde saldırıldığından bahsediyor, Inside Man’deki konuya benzer olarak.... Aynı yazıda diyor ki: “Kafasında türban olan birini terörle ilişkilendirmek, ayağında ayakkabısı olan birini terörle ilişkilendirmekten farksızdır.” Ve değişik türban şekilleriyle ilgili olarak da çizimli, açıklayıcı notlar aktarıyor.

Sih dini dünyanın beşinci yaygın dini olmasına rağmen kafasında Sih tarzında türbanı olan insanlara ülkemizde pek rastlamıyoruz. Çünkü ülkemizde yaşayan Sih nüfusu yok denecek kadar az. Şimdi şöyle bir düşünelim, yani Einstein’in dediği gibi bir gedankenexperiment (yani düşünce deneyi) yapalım: Eğer Türkiye’de, sözgelimi %30 oranında Sih yaşıyor olsaydı ne olurdu? Gerçek anlamıyla bir türban tartışması yaşıyor olur muyduk? Ya da devletin yasaları Sih türbanına karşı nasıl bir tavır takınırdı?

Bugün ABD ve hep örnek aldığımız batılı ve çağdaş ülkelerde Sihlerin türbanları yüzünden devlet eliyle oluşturulmuş resmi sorunlar yaşamadığını biliyoruz. ABD’de “kamusal alan” diye bir kavram var mıdır acaba? Ya da Fransa’da? İsveç’te bir Sih, ilkokul çağındaki çocuklara kötü örnek olabileceği gerekçesiyle türbanını, işyerinin dışında da takamayacağı gibi bir mahkeme kararıyla karşılaşabilir mi?

Bildiğimiz kadarıyla Sihler dünyanın hiçbir medeni ülkesinde türbanlarını çıkarmaya zorlanmamakta ve işlerinde okullarda rahatlıkla türbanlarıyla dolaşabilmektedirler. Hatta resmi güvenlik kuvvetlerine Inside Man’deki gibi “Where is my f***king civil rights?” diyerek fırçalarını da atabilmektedirler.


Özdemir İnce’nin Türban ve Göstergebilim adlı yazısı da bu bağlamda Türkiye tarihinde yerini alacak türden bir yazıdır. İnce, yazısında "Yani türban konusu basit bir örtünme konusu değildir. Türbanın neyi gösterdiğinin açık bir şekilde ortaya konması gerekir. Bunun tespiti yapılabilirse eğer, türban sorunun çözümü de kolaylaşır ve tartışmalara açıklık kazandırır" diyerek Arizona’da türbanlı taksi şoförüne saldıran kişi/kişileri savunmaktadır aslında. Öyle ya, Türban hiç şüphesiz siyasi bir semboldür. Ve o sembol siyasal dürtülü bir militanlaşma anlamına geliyordur. Sn. İnce “Geleneksel başörtülerden ayıralım” diye de ilave etmektedir. O halde şimdi Sihler, siyasal dürtüyle militanlaşmakta mıdır yoksa geleneksel olarak mı başlarını örtmektedirler? Seattle Times’taki yazıyı referans olarak alacak olursak eğer (nitekim Seattle özgür, çağdaş ve batılı bir ülkenin bir kentidir), Özdemir İnce’nin yaklaşımıyla, ayakkabı da siyasal dürtüyle militanlaşmanın işareti olarak algılanabilir. Türban ile göstergebilim başlığını bir araya getirmek zaten inanılmaz dahiyane bir fikir olarak yeterliyken arka arkaya gelen önermelerin sonucu olarak bütün ayakkabı giyenlerin de militan olduğu sonucuna varmış olduk.

Tekrar soralım: Türkiye’de dişe dokunur bir Sih nüfusu yaşasaydı ya da ileride böyle bir şey olursa, ne olacak bu Sihlerin hali? Bugün ülkemizde Sütçü İmam Üniversitesi’nde yasalarımıza göre başörtüsü yasak. Türkan Saylan’ın deyimiyle: Görebiliyor musunuz ironiyi?

(*) Inside Man filminden bir replik.


Etiketler: , ,

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home